BOLU'nun yüksek kesimlerinde yetişen ve 35 metre boya kadar ulaşabilen Türk fındığı, sert kabuğu nedeniyle doğada kendiliğinden kırılamayıp filizlenemeyince laboratuvar ortamında kabuğu kırılarak seralarda büyütülmeye başlandı.
Bolu'nun yüksek rakımlı ormanlık alanlarında kimyasal ilaçlamaya maruz kalmadan doğal ortamda yetişen, 35 metre boya kadar ulaşabilen dağ fındığı olarak da bilinen Türk fındığı, sert kabuğu nedeniyle doğada filizlenemeyince Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma Enstitüsü'nde proje hazırlandı. Türk fındığının sert kabuğu, laboratuvar ortamında kırılarak sera ortamında yetiştirilmeye başlandı. Serade yetiştirilen 500 fidan, geçen yıldan bu yana ormanlık alanlara ve kent merkezine dikildi.
Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürü Seyfettin Kiniş, Türk fındığının her iklimde yetişebilen bir yapısının olduğunu söyledi. Kiniş, "Türk fındığı organik ve kimyasal ilaçlamaya maruz kalmıyor. 35 metre boya kadar ulaşabilen bu ağaçlar orman ağacı ve kırsal kesimlerde yetişiyor. Fakat bu doğal tür nadir bulunmakta ve nesli tükenmeye girmekte olan türler arasında. Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma Enstitüsü olarak türün yayılışını artırmak için çalışmalar yapıyoruz" dedi.
Seyfettin Kiniş, Türk fındığının içerisinde bulunan yararlı asitlerin kalp, şeker, prostat, meme kanseri gibi hastalıkların önlenmesinde çok etkili olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Çok yağlı bir yapıya sahip, meyvesi incelendiğinde zararlı olan doymuş yağ asidi çok düşük, doymamış yağ asiti çok yüksek. Oleik asit önemli omega-9 asitlerinden ve Türk fındığında yüksek miktarda yer alıyor. Anne sütündeki en önemli yağ asitidir ve doğumdan hemen sonra bebeğin sinir dokularının gelişiminin sağlanmasında temel bir işleve sahip. Ayrıca göğüs kanseri riskinin azaltılmasında etkili. Türk fındığının içerisinde bulunan yararlı asitler kalp hastalarında, şeker hastalığında, prostat, meme kanserleri ile obezite ve iltihaplı eklem romatizmasının önlenmesinde çok etkili. Türk fındığının yapraklarındaki antioksidan maddeler de bazı kanser ve kalp damar hastalığı riskinin azaltılmasında önemli bir role sahip."
Yorum Gönder